Toplum düzeninin ve insanın yaşamı algı tarzının değişmesi ile uç veren postmodern sanat anlayışı, aklın yerini, duyuların ve duyguların aldığı bir tavrın dışavurumudur. Modernizmin, pozitivizme mahkûm ettiği ve geleceği kurma yolunda misyon yüklediği sanatçı, postmodernizmde aklı devre dışı bırakır ve geleceğe değil, geçmişe yönelir. Tarihin tekerrürden ibaret olduğu görüşünden yola çıkan bu anlayış, herhangi bir misyon gözetmez. Yapmak istediği tek şey, geçmişin, insana tattırdığı estetik hazzı, bugünün çelişkili insanına kılavuz kılmaya çalışmaktır. Çünkü zaman ve mekân mefhumunu kaybetmiş, kendi "ben"ine ve yaşadığı topluma yabancılaşmış, dünya düzeninin bir parçası haline gelmiş insan, artık gelecekten yana umut taşımamaktadır. Bu çalışmada tahliline yöneldiğimiz "Yarın Yapayalnız", işte böyle bir insanın öyküsüne odaklanmıştır. Yazarı Selim İleri, "Gerçek sanatçı geçmişten geleceğe zamanı kavramış kişidir" (İleri 2005,33) der ve sanat eserinde, belirlenmiş ve belirtilmiş konumların, yasa ve yönetmeliklerin, kişisel düşünüşleri törpülediğine inanır. Bu nedenle o, kurallarla yürüyen bir roman yerine, tek ve gerçek doğruların yer almadığı bir roman anlayışına yönelir. Yazar, postmodernizmin "yeniden yazma" ilkesini, üstkurmaca ve metinlerarasılık yöntemiyle yakalamış, bunu yaparken yazma edimini de romanın bir motifi haline getirmiştir. Şahıs kadrosunu, toplumun sıra dışı insanlarından seçerek oluşturan yazar, sıra dışı bu kahramanların parçalanmış kişiliklerini ve çıkmazlarını, zaman ve mekân mefhumlarındaki kopukluk ve belirsizliklerle uyum içinde işlemiştir. Yazar kişisel ve toplumsal kimi temalara değinmişse de sadece değinmekle kalmış ve işlediği temaların taraftarı veya aleyhtarı olmamıştır. Bütün bunların sonucu, romanı sadece kendi bakış açısıyla kurmaktan kaçınan yazar, postmodernizmin "çoğulculuk" algısını yakalayabilmiştir. Bu çalışma, Selim İleri'nin "Yarın Yapayalnız"da neyi anlattığını değil, yukarıda bahsi geçen postmodern tavrı nasıl ve niçin uyguladığını çözümlemeye yönelmiştir. |